Vanda oto elektrikçi

Van da sanayi sektöründe önde giden saygın ustalardan Vedat Usta… Elektrik bakımından çok gidilmektedir. Biz de bu emeklerinden dolayı neler yaptıklarını soruyoruz.
Vedat oto elektrik ise; Araçların, OTO ALARM, MERKEZ KİLİT,OTOMATİK CAM,ZENO FAR,ABS,AİRBEG,BEYİN,İMMOBİLİZER,AKÜ,YEDEK PARÇA VE TAMİR SERVİSİ diyerek tamamlıyor.

Bizde adres istemeden duramayacağız. Eski sanayi sitesi A/4 Blok No:02 (Güçlü cıvata karşısı) Van, Sanayi, Van, 65100, Türkiye  +90 (543) 596-50-90 dahili no 00, 7/24 Araya bilirsiniz. Biz haber ajansı olarak bu tempoda zahmetleri için teşekkürlerimizi sunarak selamlıyoruz. Sizi de bekler Vedat oto elektrik…



Küçük cilve/Kişisel Gelişim


Bazen akla gelinmeyecek kadar zor işlemleri kâğıda döküyoruz. Özel günlerimizi unutup, dünya sorunlarını kendimize sorun hale getiriyoruz. Akıllı bir geleceği akılsız bir duyguyla ifade ederek, kendimizi sömürüyoruz. Düşündüklerimizden öte düşüncelerimize yer vermiyoruz. Buda bizi doğru kılıyor. Avucumuzda aldığımız soluk nefesimizi başkalarına mal ederek, yağ gibi üste çıkıyoruz. Zamanın küçük cilvesinde, kendimizi popülizme olarak görüyoruz. Hobilerimizi beğeni olarak görüp, içsel becerimizi unutuyoruz. Mütevaziliği gösterip, değerimizi hiçe sayıyoruz. Üstünlük monoluğunu sürrealist olarak ifade ediyoruz. Realist fikirleri basit konuma düşüyoruz. Bir eserin başkahramanı olmak için, yakınlık ilişkilerini görmezden geliyoruz. Bir cinse ya çok değer veriyoruz. Ya da değersiz kılıyoruz. Bir kilisede günahları çıkartıyoruz. Saniyesi geçmeden aynı günahı işliyoruz. Bir camide dua ediyoruz. Bir sokakta bencillik yapıyoruz. Ateşe tapıyoruz. Ateşi söndürmek için, su döküyoruz. Puta tapıyoruz, kendi dilimizle tarih deyip geçiyoruz. Herhangi bir inanca tapıyoruz, inançların dediklerini yapmıyoruz. Bu da bizi, Hata-i Sulhems’e sürüklüyor.
(İnançlar nasıl yaşanılırsa yaşansın. Doğru hareketler sergilenmedikçe direktif, hata olarak kabul edilir.) TELİF 7868 H.Y
Milyonlarca yanlışın içinde doğruları fark etmemek için kılıf değiştiriyoruz.
Yukarıda beyan ettiğim kelimelerin yüzde doksan dokuzu, doğru olarak kabul edildiğini ve araştırmam neticesinde keşfedildiğini kanat ederim. Eğer ki doğruluk kahramanı olmak istiyorsanız. Doğruluk ilkesine göz atmanızda bir sakınca olmaz. Dürüstlük ilkesinde; yalan, itibarsızlık, kaçamak ve birçok yanlış olarak kabul edilen fikirlerin, yok oluşunu göstermektedir.

Bunu hiçbir zaman unutmayın! Zamanın tek meyvesisiniz. Bu dünyada bir meyve eksik olursa, yeni bir meyvenin yeşermesi de mutlaka olur. Bu döngü sürekli döner. Bunu da gözden geçirmek lazım: Her meyvenin bıraktığı tohumlar, yeni bir meyvenin önce ki meyveyi temsil edeceği de unutulmamalıdır. Size bir soru yönelteyim. Bir doğuş, bir de ölüş arasında ki zaman diliminin güzelliklerle olması için neler yapardınız? Bunun cevabını açıklamak, sizden bir şey götüreceğini sanmamaktayım. Bir soru daha söylemek istiyorum. Bu hayatın temel amaçları nelerdir? Ya da bu amaçlar kimler vasıtasıyla bize nalk edilir? Bu soruların cevabını yazmanız beni mutlu edecektir. Geçen haftalarda evimi mektup yığınına çeviren New York halkına teşekkürlerimi sunarım. Her neyse… Tabi bazen hayatınız doğru gitmeye bilir. Biri daldan sizi koparır. Bir diş atar ve sizi bir köşeye fırlatır. Buda sizin kaderinizi alt üst eder. Git gide çürüyüp yok olursunuz.  Eğer ki geleceğe bir meyve bırakıyorsanız. O meyvenin tadı da sizin gibi şekerimsi ve bol proteinli olmalıdır. Son sözlerimi tek sözümle bitirmek istiyorum.

Başarmak, başarının abidesidir. Doğruluk başarıyı kazandırır. Hayatınızda güzel saniyeler geçirmeniz ümidiyle… Şimdilik güzelliklerle kalın.

 Hikmetullah Yetkin
(yazar, şair, yapımcı, yayımcı oyuncu ve gazeteci)



Newlaspi Hastalığı/KADIN ERKEK PSİKOLOSJİSİ


   
‘Bugün -seni seviyorum diyen, yarın başkasına -seni seviyorum der.’
Şuan yolunda giden güzel ilişkiniz olabilir. Ya da ilişkiniz olmayabilir. Lakin; bu demek değildir sürekli güzel olacak. Bu konuları bildiğinizi ve hiç gerek olmadığını söyleyebilirsiniz. Lakin anlamadığınız konulara değineceğim.
Uzun çalışmalar ve uzun araştırmalar sonucunda kadın erkek ilişkilerinde geçimsizlik ve boşanmalar meydana gelmektedir. Tabi bu nedenler, geçmişe olan özlemlerle başlar. Yani; eski eşi ya da sevgilisinden ayrılmış ama halen düşüncelerinde izler taşıyan bir ilişkide boşanma ve ayrılma doğal görülmektedir. Bunun yanı sıra flört dedikleri (yani kısa tanıma) ilişkilerinde bizim tabirimizle cik aylarında ayrılık pek olmasa da bilinçaltına yerleşen güzel anılar olmaktadır. Bu sebeple, ileri ki hayatlarda istedikleri şartları bulamayınca ya da istedikleri şahsı bulmadıklarında; bunalma, stres, kavga ve ayrılık gibi nedenler oluşmaktadır. Bunun tam tersi de olabilmektedir. Tabi %99’u saydıklarım nedenlerden dolayı ayrılırlar ya da boşanırlar.  Bunlarla sınırlı kalmadan maddi imkanlar, yaşam şartları, sevgi eksikliği, aldatma ya da aldatılma, çocuk problemi, yaş problemi, nesnelerde takıntı gibi bir sürü nedenlerle boşananlar olmaktadır. Yukarıda anlattığım konuları hemen hemen hepiniz bilmektesiniz. Lakin; aşağıda anlatacağım ayrı konu bu yukarıda anlattıklarımın minnet sizliği, ukalalığı ve sevgi dedikleri ama sevgiden uzak bir kavram olan gerçek yaşantımıza değineceğim.
İlk önce aşk, sevgi denildiğinde; göze basit gelen ama derinliklerine indikçe muazzam gerçekleri görmemize sebep olan iki kelime karşımıza çıkar.
Bana göre aşk: Bedendir. Size göre ise; farklı bir durum. Bana göre sevgi: Ruhun bedene enjekte ettiği elektrik sistemidir. Fiziğinizde ki uyarıcılarından biri çalışmadığında sevgi ortadan kalkar. Nasılsa yön pusulamızın beynimizin alt bölümdeki çekirdek kabuğu kadar olan o minnacık ana bellekte fiziği yönetmesi ve o fiziğin çekirdek kabuğuna mahkûm kalması gibi… Size göre de: farklı bir durum olmaktadır.
Günlük hayatımızda hoşlantı bir nevi elektrik alıyorum demekmiş. (Karşınıza bir trafo çıkar o zaman görürsünüz elektriği… Demeden geçemeyeceğim.) Ama bunu suistimal ettiğimizin farkında değiliz. Her gelene hoşlanıyorum söylersek, beynimizde oluşan bellek kartı çöker ve hayatımız karma karışık bir hal alır. Bu sebepten dolayı, kısa bellek uzun belleğe bazı simaları kaydeder. Bu da bizim gelecekte unutkanlığımıza sebep olacaktır.  Hayat akışımız yavaşlandırıp, fiziki yapımızı daha olgun gösterecektir. Aşkı ve sevgiyi yaşayanlar az çok anladığını düşünüyorum. Yaşamayan varsa da yaşamalarını tekli seçim olarak seçmelerini tavsiye ediyorum.
“Hayatımızın kuruluşundan bu yana bize dersler veren yaşamımız, az da olsa bizlere tecrübe ve bilgi katmıştır. Bu derslerin ana temasına geçmeden önce ‘varlığımızı üstünlük olarak görürsek, yokluğumuzu hiç olarak görürler.’ sözümle hayatımızda yaşadığımız ve yaşayacaklarımızın ölçümlerini gerçeklerini anlatayım:
‘Bizler bir çekirdek kabuğuyuz. İçimizde ki besin ne kadar iyi olursa bizim değerimizde o kadar yüksek olur.’
Güzel ve yolunda giden bir ilişkinizin olduğunu düşünün! Birbirinize çiçekler, papatyalar, mektuplar kısacası; güzel jestler yapıyorsunuz.  Cicim ayları dediğim. Lakin size göre flört dönemi (yani tanıma aşaması) denildiği aydasınız. Aylardan kasım ya da herhangi bir tanışma ayı… Siz mesaj atmadan duramıyorsunuz. O da size karşılık veriyor.
Siz ona;
– Seni seviyorum. Demeden önce; tatlı cümleler, tatlı kelimeler, tatlı güzellikler vaat ediyorsunuz veya söylüyorsunuz.  Doğum günleri, yıl başları, sevililer günü, anneler ve babalar günü falan da filan günleri düzenliyorsunuz. Tam bir yılınız doluyor. Bekli de daha az ya da azın bir santim çoğu… İşte o zaman, gerçek kişiliğiniz ortaya çıkmaya başlıyor... Bir az sinirli, bir az maço ya da izin almalarda bıkmama, bir yerlere giderken sıkılma, arkadaş ortamlarından uzaklaşma, giyim kuşam ve en önemlisi(Birazdan bu konu) kaçmaya başlıyorsunuz. Bahaneler bulma yoluna ve sürekli yalanları dizelerde seçmeniz devreye giriyor... Bunun aksini düşünürsek; maddi imkansızlık, geçmişe duyulan özlem ve ilişkisi yolunda gitmediğini fark etmesi…
Bunları iyice beyninizde canlandırın. Daha sonra… Yaşadığınız en ağır tartışmayı düşünün! Aldatma, giyim, arkadaşlarla dolaşma, kıskançlık, soğukluk, mesaj ve sanal ortamın düşüklüğü, öz çekimlerin yokluğu, beden ilişkilerinde soğuma, sevgi ve güvensizlik ve birçok nedeni düşündünüz.
Kavga ettiniz.
Belirli nedenlerden dolayı ayrıldınız.
Bir hafta olmadan sanal ortamda birbirinizi panelde sildiniz. Tabi arkadaşlarınızda silmeye başladı.  İkinci hafta telefon rehberinde silmeye başladınız. Üçüncü hafta, sen arkadaşlarına onun hakkında kötü durumları anlattın ya da ayrılma nedenini anlattın. O da kendi arkadaşlarına sizin yaptığınızın iki katını ya da iki katından azını anlattı. Senin arkadaşın onu herhangi bir yerde gördüğünde sana kötü durumları enjekte etmeye başladı. Onun arkadaşı da… Ona kötü ya da iyi durumları anlattı. Öyle böyle iki ayı devirdiniz.
Sonra… O başkasıyla, sen başkasıyla çıkmaya başladın. Yine tekrar kaseti başa sardınız. Ta ki o düştüğünüz duruma tekrar düşene kadar devam ettiniz. Belki de evlendiniz.  
Sizler başkalarıyla evlendiğinizde aklınız sürekli o yaşadığınız geçmişte olmayacak mı? Olacak.

Her ne kadarda, 
“Ben geçmişimde yaşadığım kişiden nefret ediyorum. Ya da çok iyi biriydi ama kaybettim.” söylerseniz de iş işten geçmiş olacaktır. Bu nasıl sonuçlanacaktır?

Yeni eşinize olan ilginiz ve alakanız düşecek, kendinizi sürekli paralayacaksınız, yaptığınız hataları ders değil de anı olarak hatırlayacaksınız. Bu durumun, tam tersine de olabilir. Mutlu bir yuva ve şanslı bir eş olabilir.  
Şayet: İstediğiniz doğrultuda gidilmeyen bir ilişkide, istediğiniz sonuçları alamazsınız. Hayaller bazen, hayallerle kalabilir de. İşte; ne sen kabuk bağlarsın. Nede senin için kabuk bağlayan olur.
                           
Bunu da unutmayın asla ve asla! İlk değer ikinci değer verenin yerine geçmez. 

YAZAR ŞAİR YAYIMCI: HİKMETULLAH YETKİN KONFERANSLAR İÇİN: +90 544 409 03 28



Müslümanlar okumasın!


-Herkes bir birilerinin kuyusunu kazarken, kendi kuyusunu kazmayı unutur.  Ama onun kuyusunu da kazan çok olur. Tıpkı zincirleme sıfat gibi ya da dünyanın enlem ve boylamı gibi… -
Kurban olduğumuzun farkında mıyız? Düşünce yetkimizi elimizde alan sistemsiz oturaklara, aşk cetvelinde yargılanan milyonlarca mahkûmlara, kendi egosunu tatmin etmek için başka egoları yok edenlere, kefenin ölçümünü bilmeden bedenin çizgilerini zevk diye bilenlere, kariyer peşinde koşmaya çalışan sahte bilinçaltına, annelerin eteklerinde saklanan gizli bölümde ki para kadar şerefli olmazsa da şerefli şerefsizlere, devrim mücadelesi veren ezilmiş dillere, mahkûm kalmayı unutup yok olmayı göze alan sefil demokratlara, ülkeyi menfaatleri için pazarlayan dev başlara… Vb. bir milyona yakın beyin virüslerine kurban oluyoruz.
Bitki, kendi halinde gece yetişir. Peki, insanoğlu günde kaç kişiye yetişir? Bir ihtimal değil mi? O halde ihtimaller varsa insanlık esiri neden var? Neden insanlar suç işler? Irk ayrımı, kişilik ayrımı, sınıf ayrımı, din ayrımı ve milyonlarca nedeni neden türetiyorlar? Bilinçaltı bizdeyse neden başkaları yönetmekte?
-Hiçbir duvarın arka yüzü olmadan oluşmaz. O zaman duvar bilinçaltı ise; yöneltmekte insanların elindedir.-
Bir gün olup da kendi değerlerimizi ve itibarımızı düşünmedik ya da düşündüğümüzü sandık, bilinçaltı gibi… Dinsel kavram gibi… Bize vesile olan kişilik gibi…
-Unutmayın! Doğru yapılmayan bir eylemin doğru sonuçlarını başkaları verir.-
Yazımı ödül alan şiirimle bitirmek sizin anlamanızı daha çok kolaylaştıracağını düşünüyorum.
Kurulsun derin devlet, kandan ekmek yapılsın.
Kardeşler, birbirine düşürülsün, taht kavgası ortaya atılsın.
Siyaset denilen şeytan yumağı ortaya çıksın.
Demokratlar, gerçek kimliklerini unutsun, Partiler, ihale için başkan olsun.
Şiirler, serbest yazılardan polisiyeye dönsün, Yazar denilen kanun yok olsun.
Sanatçılar, kendilerini popta bulsun. Yönetmen ayakta alkışlasın.
Asıllar unutulsun. Yılbaşılar kutlansın.
Kadınlar satılsın. Para için insan, insan için paralılar atansın.
Kardeşlerin ırkları ortaya çıksın, Sistem yok olsun.
Dilenciler acıktıkça acıksın, banka hesapları taşsın.
Partilerin medyada boy boy serüvenleri çizsin, Paradan atlet giyilsin.
Siyasi görüşü sevmeyenler, kötü haberler yapsın, Dünya'nın küçük olup, insanların satıldığı bilinsin, Kadir kıymet unutulsun.
Sevgiler mezar taşına dua okusun. Âşıklar bedenden harfler çizsin.
Sevmek denilen tabir, sahte ağızlarda dolaşsın.
Allah adına ibadetler unutulsun, Fakirler, Hristiyan olsun.
Cemaatler, Hristiyan’dan dua istesin, Vahiy yolunu bulsun.
Kâğıt paralar ölümle boğulsun, İnsanların tapınağı yok olsun.
Ki ders alan yeni evlat olsun. Ders alan ülke olsun. Ders alan yoksul olsun. Ders alan bu hale düşüren sahte hiyerarşi olsun. Aslında ders alan insanlık olsun.

Konuda ki en anlamlı sözüm:
-Benim düşündüklerimi düşüne biliyorsan, söyleyeceklerimi düşüne biliyorsundur.-
Not: Doğru eleştiri yapıldıkça doğru cevaplar verilir. (Karışık bağlantı olabilir. Karışık bağlantıyı çözmek sizi geliştirir. Şimdiden sağlıcakla kalın.)
-Müslüman olmak istiyorsa bir insan, Müslümanlığı dışa yanlış enjekte etmez.-
Yazar, şair, yayıncı: Hikmetullah Yetkin