Zarar vermeden önce, adaleti
öğrenen bir toplum olsaydık. Şu an Çin’in nüfusu kadar değil! İsrail’in gücü
kadar yenilmezdik.
Girişi olmayan VALİ… Sen valisin korkma! Benden sana
zarar gelmez. Ha… Şizofreni olabilirim. Ama seni öldürmeyecek kadar bilginim.
Sen valisin ağabey, sana yakışmaz bizim gibi yüksek lisans yapmak… Sen kamu
yönetimi oku, bizde seni yazalım. Sen büyük adamsın. Git partilerin esiri ol. En
fazla işten çıkartırsın, cezaevine atarsın, bir kamyon dayak attırırsın. Var mı
ötesi? Adalet gördüğünüz dünya da adalet yoksa eğer, senin kokunda ölen kokmuş
çorap piyonlara ne demeli? Ne siyasi görüş ne de farklı düşünceyi ele alırım.
Halkıma esir düşecek insanın alın yazısını okurum. İstiklal marşının son
harfinde mi buldun kendini? Yoksa sana mı yazıldı diye koltuk perdesine
takıldın?
Girişi olmayan BELEDİYE… Kalbinin bütün çirkin
duygularını kaldırımlara ver gitsin. Parke taşında kar taneciklerini düşünme…
Ne de olsa kar yağar, unuturlar sanarsın üzülme. İhalede baş kanıt seçersin.
Kendi adamını parmaklarına gömersin. Baş
olarak seçilmiş sanarsın, işi öğrenince vazgeçersin. Ağlamak istersin
vurulmayan paralara, seçim için kurban kesersin ağalara…
Girişi olmayan PARTİ… Yeni üyeler kahramanın olsun,
başı çeken şahidin. Sandık, bize emanet edilsin, çalınan oylar size… Kardeşkanı
Roboski, Suriye, Filistin, Irak gibi yerlerde şahlansın. Altta Avrupa uşağı
olmak için çaba sarf edilsin. İhaleler yerini alsın. Boyanmadık duvar,
çizilmedik perdeler kalmasın. Polise rüşvet verip susturulsun. Oğullar, “Bakan
babamdır. Vurun, kırın, dökün, çalalım.” desin. Devlet gözaltı etsin. Diller
bahane edilsin, partiler menfaat beklesin. Oy pusulasında devlet partiye para
versin! Parti,” söz millet, kültür millet, geçmiş millet” desin.
(Size söylesem: Başbakan olmak
ister misiniz? Parasız… Hizmet için, evet der misiniz? Na… Dersiniz. Çünkü
hiçbir varlık, kendi menfaati doğrultusunda negatif yönde yer almak istemez.
Ancak eksi eksiyi iter. Artı artıyı iter. Yani, gönül ve para birbirini asla
itmez.)
Girişi olmayan MİLLET… Gece gündüz kapını çalsınlar...
Oy istesinler… Kazansınlar… Sonra da… Tekmeyi atıp gitsinler… Elektrikte vergi, çöpte vergi, araçta vergi,
sigortada vergi, evde vergi, işte vergi… Vb. birçok yerden vergi alsınlar… Senin
verdiğin vergiyle; Vali, Belediye, Kaymakam, Başkan, Başbakan, Cumhurbaşkanı,
Polis ve birçok birim amirleri seni kaideye almasın. Halkla ilgilenmesin,
vatandaşı yaka paça dışarıya atılsın. Dövsün, hapishaneye usulsüz atılsın.
Sonra da biz devletin insanlarını, refah düzeye getirmek ve demokrasiyi
sağlamak istiyoruz.
Ülkede bir demokrasi söz konusu
olacaksa, önce devletin vekilleri demokrasiyi bilmeli… Ya düzenli yearşik düzen
olmalı… Ya da ayrıcalık yapılmadan görüşlere, ırklara ve halk için toplu kararlara
varılsın.
Girişi olmayan EKONOMİ… Vergiyi hat safhaya
getirirler. Asgari ücreti minimum seviyeye alırlar. Seni işe koyarlar. Ertesi gün
çıkarmak için, ellerinden gelenini yaparlar. Kpss denilen engel koyarlar, dosya
altında dayı denilen tabirle, yakın ahbaplarını alırlar. Üniversite okuturlar,
anasınıfı terk insanı müdür yaparlar. Hayatının yüzde seksenini sınav için
engel koyarlar, yaş geçince arkandan Fatiha bile okumazlar. Ufakken, yurt dışı
seni kaparlar, yaşlanınca ülkende kaparlar.
Hikmetullah Yetkin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder